-
1 gün almak
а) определи́ть день (встречи и т. п.)б) прожи́ть день / не́сколько дней ( после дня рождения) -
2 gün
да́та (ж) день (м)* * *1) деньbir gün daha geçti — а) прошёл ещё оди́н день; б) одна́жды, ка́к-то; ка́к-нибу́дь
bir gün size de uğrarım — я ка́к-нибу́дь загляну́ и к вам
günlerce — на протяже́нии мно́гих дней
günlerden bir gün / günün birinde — в оди́н из дней, одна́жды, ка́к-то раз
bu günlerde — на э́тих днях
gününde — а) в тот же день; б) во́время, своевре́менно
günden güne — день о́то дня, с ка́ждым днём
2) день, да́таdoğum günü — день рожде́ния
gün koymak — а) дати́ровать; б) назнача́ть день
Zafer Günü — День Побе́ды
3) хорошо́ / счастли́во про́житое вре́мяgün görmüştü — он хорошо́ пожи́л, ему́ хорошо́ жило́сь
gün görmemek — не ви́деть све́тлых дней
4) со́лнцеgün ağarmak — рассвета́ть
gün atmak — всходи́ть - о со́лнце
gün batmak — сади́ться - о со́лнце
gün çarpması — со́лнечный уда́р
gün doğmak — а) наступа́ть - о дне; б) перен. повезти́, посчастли́виться
ona da gün doğdu — и ему́ сча́стье привали́ло
gün geçmek — а) перегре́ться на со́лнце; б) получи́ть со́лнечный уда́р
gün görmez / görmedik yer — ме́сто, куда́ никогда́ не захо́дит со́лнце
gün kavuşmak — сади́ться - о со́лнце; вечере́ть
••- gününü beklemekgün güne uymaz — посл. день на день не прихо́дится
- gününü saymak
- gününü gün etmek
- günleri gece olmak
- gününü görmek
- gününü göstermek
- gün ışığına çıkmak
- gün yapmak
- günü yetmiş -
3 soğuk
хо́лод (м) холо́дный* * *1. озвонч. -ğu; врз.холо́дныйsoğuk adam — холо́дный челове́к
soğuk cevap — холо́дный отве́т
soğuk gün — холо́дный день
soğuk hava — холо́дная пого́да
soğuk karşılama — холо́дный / равноду́шный приём
soğuk iklim — холо́дный кли́мат
2. озвонч. -ğusoğuk kadın — холо́дная / фриги́дная же́нщина
хо́лодsoğuklar — холода́
soğuklar bastı — внеза́пно нагря́нули холода́
bu seneki soğuk gibi soğuk görmedim — я не ви́дывал тако́го хо́лода, как в э́том году́
3. озвонч. -ğubugün soğuk var — сего́дня хо́лодно
хо́лодноçok soğuk selâmlaşmışlar — они́ поздоро́вались о́чень хо́лодно
••- soğuk çalmak
- soğuk çıkmak
- soğuk durmak
- soğuk duş etkisi yapmak
- soğuk düşmek
- soğuk kaçmak
- soğuk ter dökmek
- soğuk ter basmak
- soğuk vurmak
См. также в других словарях:
gün almak — 1) bir iş görmek için ilgili kişiden bir gün ayırmasını istemek, randevu almak Doktordan gün almam gerekir. 2) belirli bir yaşı bitirdikten sonra girdiği yaştan süre almak Beş yaşından iki gün aldı … Çağatay Osmanlı Sözlük
gün — is. 1) Güneş Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı. M. Ş. Esendal 2) Güneş ışığı 3) Gündüz Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş. H. Taner 4) Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre Kız… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gün yemek — hapis cezası almak Arkadaşım altı ay gün yedi. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
randevu almak — bir kimseden belli bir saat ve yerde buluşmak için söz almak, gün almak Adamcağız, samimi bir refah ve zevkle yeni bir randevu aldıktan sonra gitti. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortalığı ... götürmek (veya almak) — kaplamak O gün de bir yağmur yağmıştı, ortalığı sel götürmüştü ya, o gün işte. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
mektup almak — yazılan mektup adrese gelip ele geçmek Bir gün, bilmediğim bir memleketten bir mektup aldım. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kilit kürek altına almak — bir şeyi kilitli yere koyarak saklamak O gün her tarafı kilit kürek altına aldı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
soluğu (bir yerde) almak — bir yere hemen gitmek veya sığınmak Ben, Falih in tavsiyesi üzerine o gün saat üçe doğru soluğu başyaver Celal in yanında almıştım. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
sözü ağzından almak — birinin söylemekte olduğu şeyi bitirtmemek Kız, sözü anasının ağzından alarak: Zaten biz geleli daha kaç gün oldu? dedi. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… … Çağatay Osmanlı Sözlük